Adalar Belediyesi
Adalar Belediyesi
Adalar :
İstanbul adaları tarih boyunca pek çok isme sahip olmuştur. Bunlar; Evliya adaları, Kesiş adaları- Ruh adaları- Cin adaları-Halka adalari, Prens adaları-Kızıl adalar gibi.Bunların en yaygın ve dünyaca tanınan PRENS ADALARI dır. Nedeni de Roma devrinden, Bizans devrinin sonrasına kadar asillerin, prenslerin, hatta kraliçelerin adalara sürgün edilerek buralarda çeşitli işkence görerek öldürülmeleridir. Heybeliada nen en yaygın isimleri Dimoniso, Khalky, Halkitis ve Halki dır. Halk arasında en çok kullanılan HALKİ olmuştur.Çam limanındaki bakır madeni ilk defa Demoniso isimli bir vatandaş çalıştırdığı için adaya bu isim konulmuş, İsa'dan önce 4. yy. kadar işletildiği ve o zamanlar bakır en kıymetli madenler-den birisi olduğu ve içinden altın çıktığı için uzun süre heybeli adanın ismi Demoniso olarak kalmıştır. Yunanca Halkos bakır demektir ve HALKİ sözcüğü de Halkos'dan gelmektedir. Eskiden cevher denizin içinden çıkartılırmış tır, Çam Limanı da bu nedenle kazıla kazıla ay biçimini almış. Bakırdan altını yıran da Konstantin isimli bir patrik olmuştur. Adalarda bol miktarda demir madeni vardır ada topraklarının kırmızı olması da bu nedenledir. En çok demir madeni çıkan yer Büyükada'nın doğusundaki yerdir buraya bu nedenle MADEN denilir.
Büyükada :
İstanbul Adaları’nın en büyüğü Büyükada’dır. Yüzölçümü 5,4 kilometrekaredir. Maltepe sahiline uzaklığı ise 2300 metredir.Adalar’da, biri güney diğeri kuzeyde olmak üzere iki tepe bulunur. Güneydeki tepe, 203 metre yükseklikteki Yücetepe’dir. Kuzeyde ise İsa Tepesi bulunmaktadır. Seyahatnamelerden ve tarihi olaylardan anlaşıldığı kadarıyla Büyükada, Bizans döneminde de, Osmanlı döneminde de hep meskun kalmıştır. 19. Yüzyılın ilk yarısında 3 bin kadar olduğu tahmin edilen Büyükada’nın nüfusu, Adalar’a vapur işlemeye başladıktan sonra artmış, 20. Yüzyıl başlarında 5 bini aşmıştır. Ada’nın nüfusu bugün 8 bin civarındadır.Ancak ada, yazları günübirlik ziyaretler ve yazlığa gelenler nedeniyle kalabalık olmaktadır. 19. yüzyıl ortalarında Büyükada’yı anlatan yabancılar akşamüstleri iskele çevresindeki şıklığı, zerafeti, sahildeki gezintileri ballandıra ballandıra anlatırlar. 20. Yüzyılın ilk çeyreği boyunca Rumların ağırlık taşıdığı ada halkı ve yazlıkçı gayrimüslimlere ek olarak Osmanlı aydın ve yazarlarının da önemli bir bölümü Büyükada’nın güzelliklerini ve toplumsal atmosferini paylaşmışlardır. 1. Dünya Savaşı ve Cumhuriyet sonrasında Rum halkını kaybeden Büyükada’daki canlılık 1930’lara kadar büyük ölçüde kaybolmuştur. Ancak, 1940’lı yıllara doğru, Cumhuriyet dönemi devlet ileri gelenlerinin ve yüksek bürokrasinin, varlıklı kesimlerin rağbet ettiği bir sayfiye yeri olma özelliğini yeniden kazanmıştır. Büyükada, bu dönemde yeni köşklerle, özenli ve zevkli yapılarla süslenmiş, İstanbul halkının günlük gezinti yerlerinin de başında yer almıştır. Adanın Kuzey-Güney doğrultusuna dik olarak çıkan Dil Burnu’nun iki yanındaki Yörük Ali ve Nizam Plajları, Luna Park, Aşıklar, Viranbağ kır gazinoları, korulukları, biri iskeleden başlayıp Ada’nın tüm çevresini dolaşan büyük tur, diğeri Araba Meydanı’ndan başlayıp Dil’den, Aşıklar Kır Gazinosu’ndan Lunapark’a oradan da Maden’e geçerek binildiği noktaya dönülen küçük tur olmak üzere araba turları, Luna Park meydanındaki süslü eşeklerle yapılan geziler Büyükada gezilerinin başlıca eğlenceleri haline gelmiştir. Ada’nın en yüksek tepesinde Aya Yorgi kilise ve manastırı bulunmaktadır. Buradaki ilk yapı, miladi 6. Yüzyılda inşa edilmiştir. Bu mevkide, bir çok kilise ve manastırın kalıntıları da vardır. Bunlardan bazıları bugüne kadar ulaşmış, bazıları yıkıntı olarak kalmıştır. İsa Tepesi’nde ise Hristos Kilise ve manastırı bulunmaktadır. Kumsal semtindeki Ayios Dimitrios Kilisesi de Ada’nın önemli dini yapılarındandır. Adadaki Ortodoks cemaat, büyük ayinlerini burada yapar. Büyükada’da bulunan 4 camiden mimari bakımdan en dikkat çekeni 2. Abdülhamid tarafından yaptırılan Hamidiye Camii’dir. Mimari açıdan batı etkisinde inşa edilmiş bulunan bu cami, Ada Camii sokağında bulunmaktadır. Büyükada’ya, günümüzde Sirkeci, Kabataş ve Bostancı’dan kalkan Ada Vapurları ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin deniz otobüsleri ile ulaşmak mümkündür. Adada otomobil yasağı vardır. Bu da, Ada’nın gürültüden uzak, havası temiz bir mevki olarak kalmasını sağlamaktadır.
Heybeliada :
İstanbul’un Büyükada’dan sonra en büyük adasıdır. Adaya Heybeliada denilmesinin sebebi, uzaktan bakıldığında adanın yere bırakılmış bir heybeye benzemesidir. İstanbul'un en çok rağbet gören sayfiye yerlerinden biridir. Sadece doğasıyla, temiz havası ve güzellikleriyle değil, Bahriyesi, Sanatoryumu, Ruhban(Papaz) Okulu gibi kurumlarıyla da ünlüdür. Bugün, adanın nüfusu 7 bin civarındadır. Ancak yaz mevsimlerinde bu nüfus birkaç kat artmaktadır. Yazları günübirlik gelen ziyaretçiler de eklendiğinde, Adanın yaz nüfusunun 50 bini aştığı düşünülebilir. Diğer adalara olduğu gibi Heybeliada’ya da vapur seferleri 19. Yüzyıl ortalarında yapılmaya başlanmıştır. Zengin Rumlar’ın yaşadığı adada, Bahriye’nin de bulunması nedeniyle önemli miktarda Türk nüfus da yaşamıştır. Adanın nüfusu, 1820’de 800 olarak tespit edilmiş iken vapur seferlerinin başlamasından sonra 2000’e çıkmıştır. Kurtuluş savaşı ve mübadele sırasında diğer adalar gibi sakinleşen Heybeliada, 1950’li yıllarda yeniden canlılığını kazanmaya başlamıştır. Adanın eni 2700 metre, boyu 1200 metredir. 4 tepeden oluşan Heybeliada, İstanbul adalarının orta yerinde bulunmaktadır. En yüksek tepe Değirmentepe’dir (136 metre) Diğer tepeler, Taşocağı Tepesi, Makarios Tepesi ve Ümit Tepesi’dir. Eski adı Papaz Tepesi olan bu tepe 85 metre yüksekliğinde olup üzerinde Papaz Okulu bulunmaktadır. Adada 4 de liman vardır. Güzel bir koyda bulunan Çam Limanı ile Bahriye Limanı bunların en önemlileridir. Adanın önemli yapıları, Bahriye Okulu, Aye Ofemya Ayazması, Türkiye’nin ilk sanatoryumu olan Heybeliada Sanatoryumu (Kuruluş: 1924), Heybeliada’nın ünlü sakinlerinden olan Hüseyin Rahmi Gürpınar Lisesi, Abbas Halim Paşa Köşkü, Papaz Okulu, diğer dini yapılar ve resmi binalardır. Adadaki, birine “Büyük Tur”, diğerine “Küçük Tur” denilen iki tur yolunda, yaz mevsimlerinde eşek ve arabalarla turlar yapılır. Küçük Tur'a, Aşıklar Turu da denmektedir. Heybeliada da, İstanbul'un diğer adaları gibi, motorlu araçtan arındırılmıştır. Evliya Çelebi, Heybeliada’da bir Bostancıbaşı ile birkaç Subaşı askerinin bulunduğunu, adanın gelirinin Kaptan Paşa’ya verildiğini kaydeder. İstanbul'u en çok yazan ediplerimizden Ahmed Rasim, Heybeliada'da medfundur. Ancak Heybeliada ile ilgili bir eseri bulunmamaktadır. Ahmet Rasim'in yeğeni Yesari Asım'ın Biz Heybeli'de her gece mehtaba çıkardık" şarkısı, Heybeli'deki bir çok şeyden daha ünlüdür. Aziz Nesin, Zeyyat Selimoğlu gibi yazarlar da eserlerinde Heybeliada'dan çokça söz etmişlerdir.
Kınalıada :
İstanbul Adaları içinde en küçüklerinden biridir. 1500X1100 kilometre büyüklüğündedir. Kınalıada ismini, üzeri makilerle kaplı olduğu dönemlerde uzaktan kızıla çalan bir görünüme bürünmesi nedeniyle almıştır. Çınar Tepesi, Teşvikiye Tepesi ve Manastır Tepesi olmak üzere üç tepesi vardır. Kınalıada'da, çok kayalık olması nedeniyle, ağaçlık bulunmamaktadır. Bizans döneminde, surların yapımı için buradaki kayalıklardan taş getirildiği bilinmektedir. Adadan çıkartılan taşlar nedeniyle arazi bozulmuştur. Adada en çok dikkat çeken özellik, Çınar Tepesi'ndeki büyük radyo ve televizyon antenleridir. Ada, geçmişte suyu ve elektriği de olmadığı için diğer adalardan çok daha sakindir. Ada'ya elktirk 1946 yılında gelmiştir. Önceleri tankerlerle, taşıma suyla idare eden Kınalıada, susuzluktan da 1981 yılında kurtulabilmiştir. Adanın ilk sakinleri Ermenilerdir. Esasen, Osmanlı döneminde Ermenilerin meskun olduğu bir ada olarak bilinmektedir. 1846'da, Adalar'a vapur işlemeye başladıktan sonra Rumlardan ve Türklerden de adaya yerleşenler olmuştur. Kınalıada'nın nüfusu uzun yıllar bir kaç yüzü geçmemiştir. Daha sonra yeni yerleşimlerle kış nüfusu 2000'e yükselmiştir. Yaz nüfusu 20-30 bin civarındadır.
Burgazadası :
Burgazadası, İstanbul Adaları’nın büyüklük olarak üçüncüsüdür. Ada yuvarlak bir biçimdedir ve eni boyu yaklaşık 2 kilometredir. Ada üzerindeki tek tepe Bayrak Tepesi’dir. Burgazadası, iklimi, sahili, çamları, restore edilmiş zarif köşkleri ile İstanbul’un en sevilen mevkilerinden biridir. Adanın yalı ve köşkleri, güzellikleri ve zerafeti ile tanınmıştır. Güzel ahşap köşkler genellikle sahilde Gezinti Caddesi’nde, Kaşıkadası ve Heybeliada’ya bakan tepenin eteklerindeki Gönüllü ve Mehtap sokaklarındadır. Ev fiyatlarının ve kiralarının çok yüksek olması nedeniyle bugün Burgazadası, İstanbul’un zengin kesimlerinin kesimlerinin ve ünlü sanatçıların tercih ettiği pahalı bir sayfiye yeri özelliğindedir. Vapur iskelesinden doğuya doğru gidildiğinde adanın eski plajına ulaşılır. Buradan Heybeliada’ya doğru uzanan bir burun ve burnu ucunda bir fener vardır. Plajın güneyinde Mezarlık Burnu yer almaktadır. Bu burundaki kaya dönüldüğünde adanın güney kıyılarına gelinir. Burası, Bayrak Tepesi’nin bulunduğu sarp mevkidir. Kıyıdan duvar gibi yükselen bu tepenin üzerinde Hristos Manastırı vardır. Aynı yönde kıyıdan devam edilince Kalpazankaya’ya gelinir. Kalpazankaya’nın hemen yanında bulunan küçük koy, Burgaz’ın gezinti yerlerinden biridir. Kalpazankaya’nın güneyinde Marta Koyu, Kuzeybatı tarafında Aya Yorgi Manastırı bulunmaktadır. Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Burgazadası’nı şöyle tasvir eder: “Kalesi deniz kıyısında yalçın kayalar üzerinde dört köşe şeddadi tarzda yapılmış küçük bir kaledir. Ada 10 mil genişliktedir. Oldukça verimlidir. 300 kadar bağlı bahçeli tatlı suyu olan kuyulu evleri vardır. Bostancıbaşı idaresinde olup bir Yeniçeri yasakçısı vardır. Halkı Rumdur. Mamur kiliseleri vardır. Keçi ve tavşanı gayet boldur. Dağlardaki bağların hesabı yoktur. Halkı zengin gemicilerdir.” Türkiye’nin ilk sanatoryumlarından biri 1928 yılında Burgazadası da kurulmuştur. Adada 1953 yılına kadar cami yapılmamıştır Fethin 500. Yıldönümü dolayısıyla 1953’te belediyenin verdiği bir arsaya küçük bir cami inşa edilmiştir. Kır gezintilerinin bir zamanlar çok revaçta olduğu adada, bu gezintiler son zamanlarda azalmıştır. Türk hikayeciliğinin büyük isimlerinden Sait Faik de (Abasıyanık) Burgazadası’nın tanınmış simalarındandır.